Yerlerin ve göklerin muhteşem uyumu, kâinatı oluşturan milyonlarca sistemin şaşırtıcı bütünlüğü, varlıklar âleminin sergilediği göz alıcı estetik, Allah’ın varlığının, birliğinin, kudretinin, sanatının ve saltanatının eseridir. İnsan, bu muhteşem çevre ile duyarlı, kâinat ailesinin en kıymetli üyesidir. Allah’ın, bizleri bir çevre içinde ve bir çevreye muhtaç olarak yaratması tesadüf değildir. Rabbimizin çevremizi sayılamayacak kadar çok canlı ve cansız varlıkla donatmasının, sınırsız nimetlerle bizi kuşatmasının bir anlamı vardır. İnsan ancak çevresiyle vardır. Çevremiz, bir dünya kurmamıza ve ilişkiler geliştirerek hayatta kalmamıza yardım eder; bizi besler, destekler, bize seslenir ve sorumluluk yükler. Çevre, hayatın rengi, ahengi, dirliği ve bütünlüğüdür. Çevre doğal, toplumsal, maddî, manevî, görünür, görünmez, bugünkü ve yarınki çevre şeklinde çeşitlenebilir. Rabbimiz, insan ile çevresi arasında vazgeçilmez bağlar örmüştür. Bu bağların tanınması, korunması ve güçlendirilmesi görevini de insana vermiştir.
Çevre Ahlakının Önemi ve İslami Perspektif
Çevre ahlakı, günümüzde giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Çünkü insanoğlunun doğaya verdiği zararlar, geri dönülemez noktalara ulaşmaktadır. Bu noktada, çevre ahlakı, canlı ya da cansız fark etmeksizin, varlık âleminin bütün bireylerine karşı saygı duymak ve destek olmayı gerektirir. Çevre ahlakı, tabiata karşı her türlü tutum, karar ve davranışımızın ahlâkî temeller üzerine oturması gerektiğini savunur. İnsan dışındaki varlıklar ve gelecek nesiller de dâhil olmak üzere, her an ve her alanda çevremizden sorumlu olduğumuzu bilerek davranmamızı bekler.
İslâm dini, çevre konusunda hukukî ve ahlâkî sınırlar belirlemiştir. Çevremizle ilişkimiz, “göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbi”ne uzanan derin bir anlama sahiptir. Kâinatın her zerresi anlamlı, her üyesi değerlidir. Allah, bizlere çevremiz aracılığıyla bir yandan nimet ve ibret sunarken, bir yandan da bu çevre ile bizi imtihan eder.
Yüce Rabbimiz buyuruyor ki, “Bildiğiniz her şeyi size veren, size hayvanlar, oğullar, bahçeler ve pınarlar veren Allah’a karşı gelmekten sakının.”
Günümüzdeki Çevre Sorunları ve Çözüm Yolları
Bugün yerküremiz devasa çevre sorunlarıyla boğuşuyor. Çünkü insanoğlu, kâinattaki hassas dengeleri bozdu, çevresini sömürdü, menfaati için doğayı hoyratça kullandı, tabiata çok büyük zararlar verdi, nefes almamızı sağlayan ormanları yaktı, bereketli toprakları çölleştirdi, nehirleri kuruttu. Felâketin boyutları tahmin edilemez noktalara ulaştı. İnsanın en büyük hatası, aklını, iradesini ve gücünü kendi çıkarına ve çevrenin aleyhine kullanmasıdır. Ekolojik bunalım, sadece sokağa çöp atmak, yerleri kirletmek, çiçek koparmak, ağaç kesmek gibi sorumsuzca işlenen davranışlarla sınırlı değildir. Çevre krizinin merkezinde, değerlerin yitirilmesi ve bilinç kirlenmesi yer almaktadır.
Peki, bu sorunların üstesinden nasıl gelinebilir? İşte bazı çözüm önerileri:
- Bilinçli Tüketim: İhtiyaçlarımızı belirleyerek gereksiz tüketimden kaçınmalıyız.
- Geri Dönüşüm: Atıklarımızı ayrıştırarak geri dönüşüme kazandırmalıyız.
- Enerji Tasarrufu: Elektrik ve su gibi kaynakları verimli kullanmalıyız.
- Doğal Kaynakları Koruma: Ormanları korumak, su kaynaklarını temiz tutmak ve toprak erozyonunu önlemek için çaba göstermeliyiz.
- Eğitim: Çevre bilincini artırmak için eğitim faaliyetlerine katılmalı ve çevremizi bilinçlendirmeliyiz.
Sıfır Atık Projesi ve Sürdürülebilir Yaşam
“Sıfır atık”, israfın önlenmesini, kaynaklarımızın daha verimli kullanılmasını, atık oluşumunun engellenmesini veya en aza indirilmesini sağlayan bir bilinçlenmedir. Oluşan atıkların kaynağında ayrıştırılarak toplanması ve geri kazanımı da bu bilincin bir parçasıdır. Dünya üzerindeki nüfus ve yaşam standartları artarken tüketimde de kaçınılmaz şekilde bir artış yaşanmaktadır. Düşünmeden tüketmeye ve tükettiğiyle övünmeye teşvik edilen günümüz insanı, şuursuzca harcayıp israf ettiğinde dünyanın dengesini bozmaktadır. İsrafın sonlandırılması ve doğal kaynaklarımızın verimli kullanılması her geçen gün daha önemli hâle gelmektedir.
Kağıt, metal ve plastik başta olmak üzere ev ve iş yerlerinde ortaya çıkan atıkların sınıflandırılması, geri dönüşüm ve geri kazanım süreci içinde değerlendirilmesi, bu sayede hem madde hem de enerji tasarrufuna gidilmesi “sıfır atık” bilinciyle mümkündür.
Çevre ahlakı, sadece bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir gerekliliktir. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için hepimizin üzerine düşen görevleri yerine getirmesi gerekmektedir. Unutmayalım ki, dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.