21 Nisan 2025 Pazartesi

Gazze Katliamı: Hz. Musa'ya Mektup Yazmanın Vakti Geldi mi?

Süleyman Nazif'in 1924'te Hz. İsa'ya yazdığı açık mektup, o günün dünyasındaki zulümleri haykırıyordu. Peki, bugün Gazze'de yaşananlar karşısında Hz. Musa'ya bir mektup yazmak gerekmez mi? Bu soru, vicdanları sızlatan bir gerçekliğin ifadesi.

Sömürü ve Katliam Döngüsü

1924'teki mektup, I. Dünya Savaşı'nın acılarını yansıtıyordu. Ancak sonraki yıllarda aynı zihniyet, dünyayı daha büyük bir felakete sürükledi. Bugün de benzer tehditler devam ediyor. Emperyalist güçler, zenginliklerini masumların kanı üzerine inşa ediyor. Bu kan, onların yüzüne bulaşmış ve asla temizlenemez bir leke olarak kalmıştır. Umudumuz, bu ateşin bir gün onları da yakması ve insanlığın bu sömürücü zihniyetten kurtulmasıdır.

Gazze'deki Zulüm ve Vicdan

Bugün Gazze'de yaşananlar, vicdan sahibi herkesi derinden yaralıyor. Ramazan, bayram, çocuk, yaşlı, kadın, hasta demeden binlerce insan katledildi. Okullar, hastaneler bombalandı. İsrail, 50-60 yıl önce yaşadığı soykırımı unutmuş gibi, yanlış adreste intikam alıyor. Bu manzara karşısında Hz. Musa'ya ve Hz. Davut'a açık bir mektup yazmamak mümkün mü?

Özeleştiri Zamanı mı?

Ancak, mektubu yazmadan önce kendimize sormamız gereken bir soru var: Ya o mektup bir tokat gibi yüzümüze çarparsa? Bugün dünya üzerinde 30 milyon km²'lik bir alanda, 2 milyarı aşkın Müslüman yaşıyor. 60'a yakın devlet ve 80 dolayında Müslüman topluluğu bulunuyor. Bu kadar büyük bir nüfusa ve güce sahipken, 10 milyonu bulmayan bir devletin elinde oyuncak olmak, asıl acziyetin kaynağını gösteriyor.

  • Müslümanlar olarak önce kendimize bir ayna tutmalıyız.
  • "Sen kimsin?" sorusunu yüreğimizin derinliklerinde cevaplamalıyız.
  • Ancak o zaman Hz. Musa ve Hz. Davut'a mektup göndermenin bir anlamı olabilir.

Öncelikle kendimize dönüp özeleştiri yapmalıyız. Kendi içimizdeki sorunları çözmeden, başkalarından bir şey beklemek beyhude olacaktır. Unutmayalım ki, değişim önce kendimizden başlar.

İlgili Haberler