
Çiftçi Köyüne Küstü! Tarımda Alarm Zilleri Çalıyor
Türkiye'nin dört bir yanında farklı ürünler yetiştirilmesine rağmen, tarımsal üretimde gözle görülür bir azalma yaşanıyor. Artan maliyetler, yükselen girdi fiyatları ve yetersiz devlet desteği, çiftçileri ve üreticileri tarımdan uzaklaştırıyor. Son yıllarda düşüş gösteren tarımsal üretimin, doğal afetler ve kuraklık gibi etkenlerle bu yıl daha da azalması bekleniyor. Bu durum, çiftçilerin zarar etmemek için üretimden vazgeçmesine neden oluyor. Üretimdeki bu düşüşün tüketiciye yansıması ise artan gıda fiyatları ve sürekli gelen zamlar şeklinde kendini gösteriyor. Peki, bu olumsuz tabloyu tersine çevirmek ve çiftçiyi yeniden tarlasına döndürmek için neler yapılmalı?
Gıda Güvenliği Tehlikede mi?
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran, tarımsal üretimdeki düşüşün sadece çiftçileri değil, tüm ülkeyi ilgilendiren bir gıda güvenliği sorununa dönüştüğünü vurguluyor. Kapıkıran, bu durumun sadece bu seneki doğal afetlerle açıklanamayacağını belirterek, yıllardır iklim değişikliğine karşı önlem almayan, su kaynaklarını düzenlemeyen ve çiftçi eğitimlerine gereken önemi vermeyen politikaların sonucu olduğunu ifade ediyor.
Kapıkıran, "Tarımsal üretimdeki azalma tek başına bu sene yaşanan zirai don ile açıklanamaz. Bugün gelinen nokta, yıllardır iklim değişikliği karşısında karbon salınımına ilişkin önlem almayan, yeni iklimsel koşullara göre bir su varlığı düzenlemesinde bulunmayan, bu doğrultuda çiftçi eğitimleri düzenlemeyen politikaların kaçınılmaz bir sonucu. Elbette bu da politik bir tercih." şeklinde konuştu.
Kapıkıran, devletin bir kamu fonu oluşturmak yerine bu işi piyasa aktörlerine bıraktığını, bu durumun da çiftçiyi olumsuz etkilediğini ve raf fiyatlarını artırdığını belirtiyor. Geliri yetersiz olan vatandaşların ucuz ve sağlıksız gıdalara yönelmesi ise gıda güvenliği sorununu daha da derinleştiriyor.
Çiftçinin Azalan Payı ve Artan Kredi Yükü
2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Yasası ile çiftçilerin Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payının %1'in altına düştüğünü belirten Kapıkıran, çiftçilerin bu kaybı kredilerle kapatmaya çalıştığını ifade ediyor. Çiftçilerin toplam kredi borcunun 1 trilyon liraya yaklaştığını ve sigortasız çiftçilerin iflasın eşiğinde olduğunu vurguluyor. Ayrıca, imar planları, ulaşım projeleri ve turizm politikalarının tarım alanlarını hedef alması da çiftçilerin geçim kaynaklarını kaybetmesine neden oluyor.
Kapıkıran, "Çiftçinin GSMH içinde alamadığı kısım, çektiği krediye eşit. Çiftçilerin çektiği toplam kredi 1 trilyon liraya yakın. Şimdi sigortasız çiftçiler için diyebiliriz ki bu yıl iflas etti. Seneye yeniden tarla ekebilmesi için geçen yılın kredi borcunu ödemesi gerek, geçen yılda elde avuçta yok… Yani çiftçinin ekmeye devam edebilmesi için ‘kredibilitesi’ de yok." dedi.
Çözüm Önerileri ve Üreticinin Feryadı
Kapıkıran, çözüm olarak gıdaya erişimi sağlayacak ekonomi politikalarının uygulanması, devletin piyasayı denetlemesi ve üreticilerin örgütlenmesinin önünün açılması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, tüketicilerin de gıda tüketim kooperatifleri etrafında bir araya gelerek zincir marketlerin dayattığı fahiş fiyatlara karşı çıkması gerektiğini vurguluyor.
Malatya'da kayısı üreticisi Yasin Toprak ise, üreticilerin zor koşullarda tarıma devam ettiğini ve durumun giderek kötüleştiğini ifade ediyor. Toprak, devletin desteklerinin yetersiz olduğunu, kentleşme ve kültürel değişimler nedeniyle köy yaşamının geride kaldığını belirtiyor. 50-60 yaş arasındaki çiftçilerin de tarımı bırakmasıyla tarlaların tamamen boş kalacağını öngörüyor. Ayrıca, miras hukuku nedeniyle tarlaların küçülmesi ve genç çiftçilere yönelik sigorta primlerinin olmaması da köylerde kalan insan sayısını azaltıyor.
Trakya'da buğday üreticiliği yapan Egemen Ilgın ise, tarımsal destek sisteminin değişmesiyle çiftçiye yapılan maddi desteğin azaldığını, girdilerin yüksek ve maliyetlerin arttığını belirtiyor. Ilgın, devletin genç çiftçilere sigorta primi başlatması gerektiğini, aksi takdirde kimsenin köylerde kalmayacağını ifade ediyor.
Sonuç
Türkiye'de tarımsal üretimdeki düşüş, sadece çiftçileri değil, tüm toplumu etkileyen bir sorun haline gelmiştir. Artan maliyetler, yetersiz destekler ve doğal afetler, çiftçileri tarımdan uzaklaştırırken, gıda fiyatlarının yükselmesine ve gıda güvenliği endişelerinin artmasına neden oluyor. Bu olumsuz tablonun önüne geçmek için devletin, üreticileri destekleyen politikalar uygulaması, piyasayı denetlemesi ve tüketicilerin örgütlenmesini teşvik etmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Türkiye'nin geleceği için hayati öneme sahip olan tarım sektörü, geri dönüşü olmayan bir çöküşe sürüklenebilir.