
Gazeteciler Tükeniyor Mu? TGC'den Şok İşsizlik ve Tutuklanma İtirafı!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş'ten çarpıcı açıklamalar geldi. Güneş, basın emekçilerinin yaşadığı zorluklara dikkat çekerek, son yıllarda yaşanan işsizlik ve tutuklanma vakalarının vahametini gözler önüne serdi. "Gazeteci dünyayı kurtarır ama kendini kurtaramaz" sözleriyle mesleğin içinde bulunduğu durumu özetleyen Güneş, gazetecilerin yalnız bırakıldığını ve zor koşullarda çalıştığını vurguladı.
Gazetecilikte Büyük Yıkım: İşsizlik ve Tutuklamalar
Sibel Güneş, 2010 yılından bu yana 12 bin gazetecinin işsiz kaldığını ve 1000'den fazla gazetecinin tutuklandığını açıkladı. Bu rakamlar, Türkiye'deki basın özgürlüğünün ne denli kısıtlandığını ve gazetecilerin ne kadar zor şartlar altında çalıştığını açıkça gösteriyor. Gazetecilerin haber yapma özgürlüğünün engellenmesi, toplumun haber alma hakkının da kısıtlanması anlamına geliyor.
Güneş, Tele1'e kayyum atanması ve Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın tutuklanması gibi son olayların, eleştirel yayın yapan medya kuruluşlarını susturma amacını taşıdığını belirtti. Bu tür müdahalelerin anayasaya aykırı olduğunu ve basın özgürlüğünü tehdit ettiğini vurguladı.
Gazetecilerin bilgiye ulaşmaya çalıştıkları aşamada dahi suç riskiyle karşı karşıya olduklarını belirten Güneş, haber kaynağıyla görüşmenin, bilgiyi saklamanın veya ifade vermemenin tutuklanma nedeni olabildiğini söyledi. İktidarın ve ortaklarının haber yapılmasına "casusluk faaliyeti" veya "terör faaliyeti" dediğini, bunun da haber kavramını kirletmek ve gazeteciyi itibarsızlaştırmak için sistemli bir saldırı olduğunu ifade etti.
Gazetecilik Kutuplaştı Mı?
Türkiye'de gazeteciliğin de siyaset gibi kutuplaştığına dikkat çeken Güneş, "yandaş medya" ve "candaş medya" gibi tanımların sürekli kullanıldığını belirtti. Bu durumun gazeteciliğin kamu yararına yapılan bir meslek olmasını nasıl etkilediği ve gazeteciliğin bir "siyaset biçimi"ne mi dönüştüğü sorusunu gündeme getirdi.
Güneş, gazeteciliğin bu noktaya zorla getirildiğini, bunun bir tercih olmadığını söyledi. Bir yanda iktidarın olanaklarını kullanan, reklam ve ilan alan bir sermaye olduğunu, diğer tarafta ise ayakta kalmaya çalışan gazeteler ve televizyonlardaki basın emekçilerinin bulunduğunu ifade etti. Bu emekçilerin, iktidarın kamu yararına olmayan faaliyetlerini dile getirdikleri için muhalif olarak görüldüklerini veya muhalefetle yakın ilişkisi olduklarının ileri sürüldüğünü belirtti.
Gazetecilere Yönelik Saldırılar ve Cezasızlık
Gazetecilerin rahatlıkla gözaltına alınıp tutuklanırken, saldırıya uğradıklarında veya öldürüldüklerinde yargılamalarda aynı hassasiyetin görülmemesi de dikkat çekici bir sorun olarak öne çıkıyor. Güneş, gazetecilerin hedef gösterildiğini, hakaretlere maruz kaldığını ve sözlü veya fiziksel saldırı emrini veren parti yöneticilerinin dahi cezasız kaldığını belirtti.
Esenyurt'ta katledilen gazeteci Hakan Tosun'un ailesine 27 saat haber verilmediğini ve bu cinayetin yaptığı haberler nedeniyle planlı olma ihtimalinin bulunduğunu hatırlatan Güneş, olayın üzerindeki sır perdesinin kaldırılması gerektiğini vurguladı. Gazetecilerin hep yalnız bırakıldığını ve bu nedenle hedef seçildiklerini ifade etti.
- Gazeteciler sustuğunda sokaktaki yurttaşın sorununu kim iletecek?
- Gazeteciler kahraman değil, yurttaş adına hak ihlallerini gündeme getirip çözümüne katkı sunuyor.
- Kamuoyunun da gazetecilere sahip çıkmasına çok ihtiyaç var.
Güneş, Gezi eylemleri döneminde yaşananları örnek göstererek, gazetecilere yönelik saldırılara karşı yetkililerin duyarsız kaldığını ve soruşturmaların etkin bir şekilde yürütülmediğini belirtti.
Sonuç olarak, gazetecilerin üzerindeki baskılar nedeniyle kendi haklarını arayamaz duruma geldiğini ifade eden Güneş, "Gazeteci yaptığı hak ihlalleri haberiyle dünyayı kurtarır ama kendini kurtarabilir durumda değil. Çünkü sigortasız, sendikasız, asgari ücretle görev yapan gazetecinin ekmekle imtihanı hiç bitmiyor" dedi.













