
Suça Sürüklenen Çocuklar: Adalet Değil, Koruma Şart! Şok Gerçekler!
Türkiye'de suça sürüklenen çocuk sayısı alarm veriyor! Uzmanlar, sorunun cezada değil, koruma sisteminin eksikliğinde olduğunu vurguluyor. Avukat Mazlum İlter ve Gazeteci Cengiz Erdinç, bu sorunun kökenlerini ve çözüm önerilerini bianet için değerlendirdi. Çocukların neden suça sürüklendiğini, göçün ve sosyal politikaların bu konudaki rolünü, çeteleşmenin çocuklar üzerindeki etkisini bu yazıda bulacaksınız.
Suça Sürüklenen Çocuklar: Bireysel Tercih mi, Yapısal Eşitsizlik mi?
Avukat Mazlum İlter, çocukların suça sürüklenmesinin bireysel tercihlerden ziyade yapısal eşitsizliklerin bir sonucu olduğunu belirtiyor. "Çocuğu suça iten motor bireysel tercih değil, onu koruyamayan sosyal sistemdir" diyen İlter, göçün mahallelerin sosyal dokusunu değiştirdiğini, ekonomik kriz, çarpık kentleşme ve işsizliğin bu değişimi derinleştirdiğini ifade ediyor. Bu mahallelerde çocuk koruma hizmetlerinin eksik, sosyal destek mekanizmalarının yetersiz olduğunu vurgulayan İlter, bu bölgelerin çocuklar için birer "kaynak çölü" olduğunu söylüyor.
Göç ile şekillenen mahallelerde çocukların aidiyet duygusunu kaybettiğini, eğitimden kopan, sosyal alanlara erişemeyen, yoksulluk içinde büyüyen çocukların riskli davranışlara daha açık hale geldiğini belirten İlter, bu boşlukların cezalandırmakla değil, hizmetle doldurulması gerektiğine dikkat çekiyor.
Yoksulluk, stres ve kopan bağlar suça sürüklenen çocukların ailelerindeki en belirgin etkenlerden. Ekonomik baskı çocukları erken yaşta çalışmaya zorluyor, aile içi istikrarsızlık ebeveynlerin çocukla kurduğu bağı zayıflatıyor. İlter, adalet sistemi ile karşı karşıya kalan çocuklar için bu kopuşun daha da derinleştiğini, çocukların çoğu zaman yaşadıkları ilden başka bir kente sevk edildiğini belirtiyor. Aile bağları zaten zayıfken, bu durum bağların kopma noktasına gelmesine neden oluyor.
Çocuk Adalet Sistemi Topyekün Değişmeli mi?
İlter'e göre ceza infaz kurumlarına bağlı eğitim evleri çocukların psikolojik durumunu daha da ağırlaştırıyor. Eğitimden kopmuş çocuk, kapatılma süreciyle birlikte toplumla bağını tamamen yitiriyor. Cezaevlerinde akran şiddeti de yaygın. Kurum içindeki psiko-sosyal destek mekanizmalarının zayıflığı, çocukların yaşadığı travmayı kronikleştiriyor. Aynı çocuğun birden fazla kez cezaevine dönmesi, sistemin kalıcı bir yanıt üretemediğinin göstergesidir.
İstanbul’daki pek çok çetenin varlık gösterdiği semtler, aynı zamanda suça sürüklenen çocukların da yoğun olarak yaşadığı mahalleler olarak karşımıza çıkıyor. Gazeteci Cengiz Erdinç, çocukların bazen zorla bazen de çaresizlik gibi durumların açığa çıkmasından dolayı bu yapılara dahil olduğunu belirtiyor. Erdinç, koruyucu hizmetler yetersiz kaldıkça, çocukların çetelerin istismarına karşı daha savunmasız hale geldiğine dikkat çekiyor ve ekliyor:
Burada daha çok yeni nesil çetelerden söz edilebilir. Burada cezasız kalan ve adeta özendirilen beyaz yaka suçlarına, bu suçları işleyenlerin toplumun gözüne soktuğu lüks hayatlarına, bunun yarattığı öfke ve çelişkiye bakmak daha doğru olur.
Erken yaşta eğitimden kopan, iş bulamayan gençler için cezaevi bir durak haline geliyor. Çıkınca yaşamını sürdürmek için yine suça dönüyor. Çünkü başka bir seçenek yok. Erdinç gibi suça sürüklenmenin kaynağına işaret eden İlter, çözümün adresinin de cezalandırmada değil, erken müdahalede olduğunu vurguluyor.
Çözüm Ne? Güçlü Bir Çocuk Koruma Sistemi Şart!
Çocukları suça iten motor, koruma sisteminin eksikliğidir. Güçlü, erişilebilir, bütüncül bir çocuk koruma sistemi kurulmadıkça adalet politikaları yalnızca sonuçlara müdahale eder. Unutmayalım ki, suça sürüklenen her çocuk, aslında toplumun bir parçasıdır ve onlara sahip çıkmak, geleceğimize yatırım yapmak demektir. Çocuk koruma sisteminin güçlendirilmesi, sadece çocukların değil, tüm toplumun faydasına olacaktır.











