Vartan Halis Yıldırım'ın bianet'te yayımlanan "Valentin Rosier vakası ve homofobi" yazısı, futbol dünyasındaki ayrımcılığa dikkat çekiyor. Rosier'in yaşadıkları, başarıya rağmen homofobinin bir futbolcunun kariyerini nasıl olumsuz etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Bu durum, spor camiasında hoşgörü ve eşitlik konularının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Rosier'in Beşiktaş'taki Parlak Günleri ve Ayrılık Süreci
Valentin Rosier, 2020 yılında Sporting Lizbon'dan Beşiktaş'a transfer olmuş ve kısa sürede taraftarın sevgilisi haline gelmişti. 2020-2021 sezonunda Beşiktaş formasıyla Süper Lig ve Türkiye Kupası şampiyonlukları yaşamış, performansı ile büyük takdir toplamıştı. Aboubakar, Ghezzal, N'Koudou gibi oyuncularla yakaladığı uyum dikkat çekmiş ve sezon sonunda bonservisi alınarak takımda kalmaya devam etmişti. Rosier'in o dönemdeki performansı adeta göz kamaştırıcıydı. Takımdaki Fransızca konuşan oyuncu grubuyla olan yakın ilişkisi, sahadaki başarısına da yansımıştı. Rosier'in açıklamalarına göre, takımdaki güçlü bir Fransızca konuşan oyuncu grubu vardı ve bu birliktelik başarıyı da beraberinde getirmişti. Beşiktaş'a hem Süper Lig hem de Türkiye Kupası şampiyonluklarında büyük katkı sağlamıştı. Taraftar da onu kısa sürede benimsemişti.
Rosier, ilk sezonunun sonunda Galatasaray'dan daha iyi bir sözleşme teklifi aldığını fakat Beşiktaş'a olan sadakatinden dolayı bu teklifi geri çevirdiğini açıklamıştı. "Ben gerçekten sadık bir adamım," diyen Rosier, Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'e bizzat mesaj atarak teşekkür ettiğini; ama Beşiktaş'ta kalmaya karar verdiğini ifade etmişti. Ancak, 2023-2024 sezonunda "sportif performans yetersizliği ve takım içi uyumsuzluk" gerekçesiyle kadro dışı bırakılan Rosier, bu kararı kulübün sosyal medya paylaşımından öğrendi. Yaşadığı hayal kırıklığını "Beşiktaş hayatımın en özel tecrübelerinden biriydi. Ama beni resmen aşağılayarak göndermek istediler. Böyle bitmemeliydi," diye ifade etti. Dönemin sportif direktörü Samet Aybaba'ya da "Sen adam değilsin! Bu iş böyle yapılmaz," dedi.
Ayrılık Nedenleri ve Ortaya Atılan İddialar
Rosier, bir söyleşisinde "Sportif neden dediler ama o dönemde beni isteyen kulüpler de vardı. Bu işin arkasında başka şeyler vardı," diyerek gönderilmesindeki çelişkiye dikkat çekti. Rosier, bu süreçte psikolojik olarak çöktüğünü ve uzun süre evden çıkmadığını ifade etti. Bu durumun, kulüple olan özel bağını zedelediğini ve vedasının insanca olmadığını dile getirdi. Bu açıklamaların ardından, Beşiktaş eski yöneticisi Celal Kolot'un radyospor'da yaptığı açıklamalar ise tartışmaları alevlendirdi. Kolot, Rosier'in "cinsel yöneliminin farklı olduğunu ve bunu aşırı şekilde dışa vurduğunu" iddia ederek, "Bunu bir değil birkaç yetkiliden dinledim. Bence gönderilmesinde bu durum çok önemli bir faktör oldu," diyerek ayrımcılığı itiraf etti.
Türkiye ve Dünyada Homofobi Örnekleri
Türkiye'de futbolda ayrımcılığın en bilinen örneklerinden biri Halil İbrahim Dinçdağ vakasıdır. Dinçdağ, 2009 yılında, eşcinsel olduğu gerekçesiyle hakemlikten men edildi. Ardından özel bilgileri basına sızdırıldı, ağır bir toplumsal baskıya maruz kaldı. Öte yandan Dinçdağ, o dönem birçok taraftar grubunun da desteğini aldı. "Futbol sahasında renkler, yaşlar, dinler, yönelimler arasındaki farklar kalkar. Futbolun kuralı, sahada emek vererek oynamaktan geçer. Futbol, bu yönüyle tüm insanları birleştirir… bu yüzden ırkçı, cinsiyetçi ve ayrımcı yaklaşımlar futbolun özüne yabancıdır ve zarar verir. Futbol dünyasında gerçek olan sahadaki emektir:"
Dünyada da benzer örnekler bulunmaktadır. Justin Fashanu, İngiltere'de profesyonel düzeyde eşcinsel olduğunu açıklayan ilk futbolcu olmuştur. Almanya'da Thomas Hitzlsperger ise emekli olduktan sonra eşcinsel olduğunu açıklamış, aktif kariyer döneminde bunu dile getirmemesinin nedeninin futbol dünyasındaki önyargılar olduğunu belirtmiştir.
Sonuç: Rosier Vakası ve Futbolda Hoşgörünün Önemi
Rosier'in yaşadıkları da, futbol dünyasında başarıya rağmen güvencenin ne kadar kırılgan olabileceğini ve homofobinin bir futbolcunun kariyerini nasıl negatif anlamda etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Bu durum, sporun birleştirici gücünü gölgeleyen ayrımcılığın hala var olduğunu gösteriyor. Futbolun sadece bir oyun olmanın ötesinde, toplumsal değerleri yansıtan bir platform olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, spor camiasında hoşgörü, eşitlik ve saygı ilkelerinin hakim kılınması, daha adil ve kapsayıcı bir ortamın yaratılması için büyük önem taşımaktadır.