CHP'den Anayasa Çıkışı: Tek Adam Rejimi mi Anayasallaşıyor?
Gündem

CHP'den Anayasa Çıkışı: Tek Adam Rejimi mi Anayasallaşıyor?


04 June 20255 dk okuma11 görüntülenmeSon güncelleme: 06 June 2025

Türkiye siyaseti, "sivil anayasa" tartışmalarıyla yeni bir döneme giriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı bu süreç, muhalefetin tepkilerini çekiyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftci, bu tartışmaları ve gündemdeki diğer önemli konuları bianet'e değerlendirdi. Çiftci, mevcut iktidarın anayasa anlayışının otoriter bir yönetim biçimini kurumsallaştırmaya yönelik olduğunu savunarak, yapılacak herhangi bir anayasa değişikliğinin demokratikleşme yerine "tek adam rejimini" daha da güçlendireceğini iddia ediyor.

CHP'nin Anayasa Tavrı: İlkesel Duruş mu, Siyasi Tavır mı?

CHP'nin "mevcut Anayasa'ya uymayanlarla yeni anayasa yapılmaz" şeklindeki tutumu, eleştirilere neden oluyor. Gül Çiftci, bu tavrın sadece siyasi bir tutum olmadığını, Türkiye'de hukuk devleti ilkesinin sistematik olarak yok sayıldığı bir düzlemde söylenmiş ilkesel bir duruş olduğunu vurguluyor. Çiftci'ye göre, yeni anayasa çağrısı demokrasiye açılan bir kapı değil, otoriterliği kurumsallaştırma arayışının bir parçası.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilmesinden bu yana Türkiye'de anayasanın fiilen askıya alındığını savunan Çiftci, yargının yürütmenin gölgesine girdiğini, TBMM'nin etkisizleştirildiğini ve temel hak ve özgürlüklerin keyfi bir şekilde sınırlandırıldığını belirtiyor. Bu koşullar altında "yeni anayasa"dan söz etmenin samimiyetten uzak olduğunu ve siyasi ömrü uzatmaya yönelik bir strateji olduğunu ifade ediyor.

Mevcut anayasada geliştirilmesi gereken birçok alan olduğunu belirten Çiftci, CHP'nin Anayasa'yı daha özgürlükçü, daha katılımcı ve daha sosyal bir yapıya kavuşturmak istediğini söylüyor. Özellikle 1982 darbe ruhunun etkilerini taşıyan mevcut Anayasa'nın, yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini tam anlamıyla güvence altına almadığını ve sosyal devlet ilkesini yeterince hayata geçiremediğini savunuyor.

10. Yargı Paketi: Sorunlara Çözüm mü, Vitrin Düzenlemesi mi?

10. Yargı Paketi'ne ilişkin tartışmaların kamuoyunda umut değil, derin bir güvensizlik yarattığını belirten Çiftci, bugüne kadar iktidarın getirdiği yargı paketlerinin hiçbirinin temel sorunları çözmek bir yana, yargı sisteminin daha da siyasileşmesini ve hukukun keyfiliğe açık hale gelmesini engelleyemediğini ifade ediyor. Çiftci'ye göre, Adalet Bakanlığı tarafından açıklanan her yeni paket, büyük vaatlerle duyurulmuş; ancak ne adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi sağlanmış, ne tutukluluk istisna olmaktan çıkarılmış, ne de ifade özgürlüğüne yönelik baskılar sona ermiştir.

Cezaevlerinde binlerce hasta mahpusun tedaviye erişemediğini, düşüncelerinden, kimliğinden, gazetecilik faaliyetinden veya demokratik muhalefetinden dolayı insanların yıllardır özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını belirten Çiftci, yeni bir infaz yasasının gerçekten sorunu çözüp çözmeyeceği değil, mevcut siyasi iklimde kimin için ve neye göre uygulanacağının asıl soru olduğunu vurguluyor.

Yargı paketlerinin ancak hukuk güvenliğini esas alan, eşitlik ilkesine dayanan, yargıyı bağımsızlaştıran ve temel hakları güvenceye alan bütünlüklü bir reformun parçasıysa anlamlı olduğunu belirten Çiftci, aksi takdirde bu paketlerin yalnızca vitrin düzenlemesi olacağını ve kamuoyuna "reform" algısı yaratırken, gerçekte hukuksuzluk düzeninin devam edeceğini ifade ediyor.

Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda CHP'nin yıllarca Meclis'i işaret ettiğini hatırlatan Çiftci, bu sorunu çözmenin yolunun gizli kapılar ardında yürütülen pazarlıklar değil, halkın iradesini temsil eden Meclis çatısı altında, şeffaf ve kapsayıcı bir süreçle mümkün olduğunu savunuyor. Çiftci, Cumhur İttifakı'nın hem bugüne kadarki sicilinin hem de toplumsal güven yaratma kapasitesinin ciddi biçimde sorgulanması gerektiğini belirtiyor.

Komisyon kurulmasını önerdiklerini ve bu komisyonun yalnızca siyasi aktörlerle sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayan Çiftci, akademisyenlerden, hukukçulardan, sivil toplum kuruluşlarından, mağdur temsilcilerinden ve bölge halkının farklı kesimlerinden katkı alarak çalışması gerektiğini ifade ediyor. Böylelikle çözümün, yalnızca “Kürt meselesi”ne değil; demokratikleşme, eşit yurttaşlık, temel haklar ve sosyal adalet alanlarındaki yapısal sorunlara da yanıt verebilecek kapsayıcılığa ulaşacağını savunuyor.

Gül Çiftci'nin açıklamaları, Türkiye'nin önündeki anayasa ve yargı reformu süreçlerinin ne kadar karmaşık ve tartışmalı olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. CHP'nin muhalefet duruşu ve önerileri, bu süreçlerin daha demokratik, şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi için önemli bir rol oynayabilir. Ancak, iktidarın atacağı adımlar ve diğer siyasi partilerin tutumu, bu süreçlerin nasıl şekilleneceğini belirleyecek.