Tarih boyunca ve özellikle son yüzyılda, savaşların ve çatışmaların en büyük mağdurları çocuklar olmuştur. Kendi tercihleri olmadan dünyaya gelen bu masum siviller, bölgesel ve küresel çatışmaların acı sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Savaşın yıkıcı etkileri, zorunlu nüfus hareketlerine yol açarken, mültecilik sorunu da giderek büyümektedir. Bu durum, savaşın travmatik etkilerini en ağır şekilde yaşayan ve "kayıp kuşak" olarak adlandırılan bir gerçeği ortaya çıkarmaktadır.
Kayıp Kuşak: Savaşın İzleri
I. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan "kayıp kuşak" kavramı, savaşın travmalarını yaşayan ve hayatta kalmanın bedelini ağır ödeyen nesli ifade etmektedir. F. Scott Fitzgerald, bu kuşağı "büyüyüp de bütün kutsalların ölmüş, bütün savaşların verilmiş, insanoğlunun bütün inançlarının sarsılmış olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalan bir nesil" olarak tanımlamıştır. Ne yazık ki, bu tanım günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Özellikle Suriye'deki savaş ve Filistin-İsrail çatışması gibi olaylar, çocukların ve kadınların yaşadığı acıları bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Kefernahum: Mültecilerin Hikayesi
Mültecilerin yaşadığı zorlukları konu alan ve belgesel niteliği taşıyan Lübnan yapımı "Kefernahum" filmi, bu insanlık dramına ışık tutmaktadır. Nadine Labaki'nin yönettiği film, İncil'de lanetlenmiş bir köyün adı olan Kefernahum'u, kaos, karmaşa ve cehennem anlamında kullanarak, Beyrut'un harap halini ve Suriyeli ve Etiyopyalı mültecilerin yaşadığı zorlukları anlatmaktadır. Filmde, savaşın aileler ve özellikle çocuklar üzerindeki etkileri çarpıcı bir şekilde vurgulanmaktadır. Zain adlı bir çocuğun, Etiyopyalı Rahil ile dayanışması, mülteciliğin sonuçları olan yersizlik, yurtsuzluk, yoksunluk, kimliksizlik ve istismara açık olma halini gözler önüne sermektedir.
"Beni Niye Dünyaya Getirdiniz?"
"Kefernahum" filminde, Zain karakteri üzerinden savaşın çocuklar üzerindeki travmatik etkileri derinlemesine işlenmektedir. Zain'in cehenneme dönmüş bir coğrafyada her şeyi sorgulayarak ailesini dava etmesi ve "Beni niye dünyaya getirdiniz?" demesi, yaşadığı travmanın boyutlarını göstermektedir. Yönetmen Nadine Labaki, filmiyle ilgili olarak "Çocuklar, gerçekten çatışmalarımız, savaşlarımız, sistemlerimiz, aptalca kararlarımız ve hükümetler için çok yüksek bir bedel ödüyorlar. Bu çocuklar konuşabilseydi ya da kendilerini ifade edebilselerdi, ne derlerdi? Onları görmezden gelen bu toplum bize ne söylerdi?" ifadelerini kullanmıştır. Zain'in mahkeme duruşmasında ailesine dava açma nedeni olarak "Beni dünyaya getirdikleri için" demesi ve "Bir daha dünyaya çocuk getirmemelerini" istemesi, savaşın çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini en acı şekilde ortaya koymaktadır.
Savaşın mağdurları olan siviller içinde, çocuk ve kadınların en yıkıcı sonuçları yaşaması savaşların trajik doğası içinde en kabul edilemez durumdur. Nadine Labaki, bu film üzerinden tüm insanlığa bir mesaj vermeye çalışıyor ve onları vicdani bir sorgulamaya davet ediyor. Filmin görünen en büyük etkisi başrol oyuncusu olan mülteci çocuk Zain’in bir Norveç kimliğine ve pasaportuna kavuşması ve bir okula da başlamasıdır.