19 Nisan 2025 Cumartesi

Düşünsel Birikim Çöküyor Mu? Türkiye'de Tehlike Çanları!

Türkiye'nin düşünsel birikiminde bir çözülme yaşanıyor mu? Tarihsel varlık olma özelliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya mıyız? Katip Çelebi'den İonna Kuçuradi'ye, aydınlanma ve düşünce özgürlüğünün önemi bu yazıda derinlemesine inceleniyor. Kent lokantası tartışmaları ve tiyatro bilet fiyatlarındaki artış gibi güncel örnekler, düşünsel birikimin nasıl aşındığına dair çarpıcı ipuçları sunuyor.

Osmanlı'dan Günümüze Düşünsel Yozlaşma

Tarihsel varlık olmak, insanın güncel bir varlık olmaktan öte, geçmişten dersler çıkararak geleceği şekillendirme yeteneğine sahip olmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun batış nedeni olarak gösterilen "oluş kategorisinin gizil gücünün dumura uğratılması", günümüzde de benzer bir tehlikeye işaret ediyor. Katip Çelebi'nin "İslami olmayan eylemlerin yasaklanması" eleştirisi, düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasının nelere yol açabileceğini açıkça gösteriyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün devrimleri ise, toplumun gizli gücünü harekete geçirerek Türk ulusunu tarihsel bir varlık haline getirme amacını taşıyordu.

Aydınlanma ve Bilme Cesareti

Filozof İonna Kuçuradi'nin vurguladığı gibi, Atatürk devrimi Türkiye'de Kant'ın "bilmeye cesaret et" ilkesiyle özetlenebilecek bir aydınlanmayı hedeflemiştir. Laiklik, bu aydınlanmanın temel koşuluydu; çünkü ancak bu sayede insanlar, insani potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri bir ortamda yaşayabilirlerdi. Bilmenin önündeki en büyük engel ise, tartışılmaz bir yetkedir; özellikle bu yetki dini dogmalara dayandığında. Gazali'nin bilimsel düşünceye karşı tutumu ve Hazreti Ömer'e atfedilen olaylar, bilgiye karşı takınılan dogmatik tavrın sonuçlarını gözler önüne seriyor.

Düşünsel Birikimin Çözülüşüne Dair İşaretler

AKP'nin evrensel demokratik ilkeleri ve hukuk ilkelerini uygulamaması, çeşitli sorunlara yol açmıştır. Ancak en büyük tehlike, halkın gizil gücünün sıfırlanmasıdır. Laikliğin çökertilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin felsefesinin zayıflatılması, bu sürecin önemli bir parçasıdır. Son halk tepkisi, gizil gücün tamamen yok olmadığını gösterse de, düşünsel birikimin çözülüşüne dair tatsız örnekler de mevcuttur:

  • Kent lokantası tartışması: Ucuz yemek sağlayan bu lokantaların övülmesi üzerine başlatılan soruşturma, önemsiz konuların bile ne kadar büyük tartışmalara yol açabildiğini gösteriyor.
  • Tiyatro bilet fiyatları: Özel tiyatroların bilet fiyatlarının artması, işçi sınıfının toplumsal gerçekçi oyunları izleyememesine neden oluyor.

Bu görüntüler, düşünsel birikimin çözülüşünün açık bir göstergesi. Böyle bir toplumda gelecek önemli değildir; yaşanan gün yeterlidir. Düşünsel birikimi çözülen toplum, bir gün sonrasını bile düşünemez hale gelir. Gizli tanıklı mahkemeler ve duyuma göre hazırlanan sınavlar da bu çözülmenin diğer belirtileridir.

Türkiye şu anda kritik bir dönemeçte. Düşünsel birikimin korunması ve geliştirilmesi, ülkenin geleceği için hayati önem taşıyor. Aksi takdirde, tarihsel varlık olma özelliğimizi kaybederek, geleceğimizi şekillendirme yeteneğimizden yoksun kalabiliriz.

İlgili Haberler